Günün ilk ışıkları ulaşıyordu yine odasına Samara’nın. Yıldızların parıltısıyla donanmış gökyüzü git gide ulaşıyordu en mavi noktasına. Bulutlar alıyordu ayın ve yıldızların yerlerini, uzak bir ses çınlanmış gibi süpürüyordu rüzgâr. Dört direkli ranzasından homurdanarak kalktı yine, kaprisli ve de sinirliydi bu sabah her zamanki gibi.
Slytherin kızlar yatakhanesinden bir an olsun atmaktı bütün isteği, uyanmak bile az gelirdi. Sonunda o büyük gıcırdayan kapının sesine aldırmadan araladı kızlar yatakhanesinin kapısını. Yavaş adımlarla çıktı sonunda odadan, merdivenleri iniyordu. Sağ ayağını boşa atmasıyla kendisini pat diye yerde buluverdi birden.
"Lanet olsun, lanet olsun. Lanet..."diyerek lanetler yağdırıyorken Profesör Johnson’un yanından hızla geçtiğini görür görmez kısık bakan gözlerini kocaman açtı. Suratındaki kızgınlığı yok edip küçük bir gülümsemeyle profesöre bakındı. Susmuş değildi, hala içinden lanetlemeye devam ediyordu. Profesör Johnson,yanından süzülüp gider gitmez içindeki laneti mırıldanarak tekrar merdivenlere doğru savurdu. Dizi acıyordu, pijamasını katladı ve merdivenin kenarına oturdu.
Uykusunu atmaya çalışan bir kedi gibi homurdanmayı bırakmıyordu, devam ediyordu. Gözlerini ovuşturduktan hemen sonra kalkarak pencere kenarından Hogwarts’a baktı. Bahçeyi göz gezdirirken Hogwarts’ın kapısından içeriye girmekte olan Profesör Coary’yı da gördü.
"Bu… Bu, bu Profesör Coary."dedi heyecanla. Bu gün derse girmesi gerektiğini tamamen unutmuştu. Kaşlarını nefretle ve hayretle çatarak uzun uzun pencereden yaşadığı şoku atlatmaya çalıştı. Gözlerinin yıldızlar gibi kayıp kızlar yatakhanesinin kapısını görmesi nedeniyle kapıyı açtı. İçeriye girdi ve dolabındaki cübbesinin giyindi. Sabah ki o uyuşuk ve tembel kız gitmişti sanki , çok hızlıydı. Konuşan aynasının karşısına geçip yan yan baktıktan sonra ayna
"Samara! Bu halinde ne böyle? Şu saça da bak, hele de kıyafete…Sen,sen bu gün kendinde misin?Hogwarts’a böyle mi gideceksin yoksa…"dedi rencide ederek.Samara oflayıp puflarken bir yandan da aynanın söylediklerine bir şey söylememek için kendisini çok zor tutuyordu.Gözlerini aynanın üzerinden almak ve sinirlerine biraz olsun hakim olmak çok zordu.
"Hey sen!Seni eskimiş,kokuşmuş aptal ayna.Benim nasıl olduğum seni hiç mi hiç ilgilendirmez.Hem,hem sen kendine bir bak,bir tarafın çatlak bir tarafın yamuk…Sence hangimiz daha gerçek yorumlar yapabiliyoruz?Sen mi,ben mi?"dedi sinirle.Bir yandan da muzurca gülüyordu.Ayna’nın gözleri hızla büyüdü,sinirlendiği besbelli ortadaydı.
"Vayy…vayy…Madem bu kadar güzel laf sokabiliyorsun,neden Slytherin’e seçildiğini anladım.Bu konuya bir değinelim istersen,hee…ne dersin?"dedi.Samara git gide sinirleniyordu,ama bir yandan da derse geç kalmaktan korkuyordu.Arkasına bile bakmadan yatakhaneden çıktı.Son sözünü bile söyleyememişti, aptal aynayı dinlemek sinir ediciydi.Her şeye bir lafı ya da rencide edici,kırıcı sözleri vardı,buysa Samara’yı sinirlendiren tek şeydi zaten.Samara derse yetişip yetişemeyeceğinin çelişkisini yaşarken Sihir Tarihi sınıfının önünde durduğu gördü.Kapıyı heyecanla çaldı ve profesöre
"Günaydın profesör Coary"dedi ve profesörün olumlu bakışlarına uyum sağlayarak boş bulduğu bir sıraya oturdu. Düşünmek ya da sınıfı gözlemek için çok geçti,profesör dersin başlaması gerektiğinin bilinceydi ki ayağa kalkmıştı ve tahtaya “Godric Gryffindor” yazmıştı..
“ Evet sıra ikinci Hogwarts kurucusunda. Godric Gryffindor. Kendisi Gryffindorun kurucusudur. Diğerleri gibi safkandır. Geçen haftada bahsettiğim gibi Salazar Slytherin ile aynı malikânede yaşamıştır. Onunla arkadaş olmaya çalışmıştır ancak Salazar Slytherin istememiştir. Godric Gryffindor büyülerden çok muggle silahlarına (ok-kılıç-mızrak gibi) ilgi göstermiştir. 4 yaşında ona büyük, üstünde ismi yazılı olan, sihirli bir kılıç hediye edilmişti. Bir söylentiye göre Grryffindora gerçekten bağlı olan öğrencilere, çok zor bir durumda kaldıkları zaman bir anka kuşu o kılıcı getirirmiş.”
dedi profesör.Sonra biraz duraksayıp öğrencilerine bakındı.Samara gözüyle profesörü ararken bir yandan da profesörün söylediklerini not etmekle meşguldü. Profesörün durduğunu görür görmez derse daha da odaklandı ve profesörün dediklerini tekrar tekrar mırıldanmaya başladı.
“Gryffindor büyücülük ile ilgilenmeye başladığında biçim değiştirmeye ilgisi olduğunu fark etti. Bu yüzden hayatının büyük bir kısmını mısırda geçirmiştir. Peki neden mısırda geçirmiştir? Mısır da en iyi Animaguslar vardır. Yani biçim değiştirebilen büyücüler.Gryffindor logosunu seyahatinde bulmuştur. Mısırı terk etmek üzere iken bir hırsız onun bütün eşyalarını çalmıştır. Hırsız koşarken karşısına bir aslan çıkmıştır. Aslan onu korkutmuştur. Aslanın sayesinde Godricin hayatı kurtulmuştur. Aslana borçlu olduğunu düşünen Godric Gryddindor logosuna aslan işaretini koymuştur.Ölümü ise genç yaşta olmuştur. Arkadaşları ile birlikte savaşırken ölmüştür.”
dedi profesör Coary.Sonra deri bir nefes alarak sınıftaki öğrencilerinin yokladı.Sınıftaki herkes profesörün anlattıklarını düşünüyor ve sınıftan çıt bile çıkmıyordu.Profesör dersi bitirmesi gerektiğini düşünürmüşcesine açıyordu gözlerini.Samara’da hala pür dikkatle öğretmeni dinliyordu,konu her ne kadar Gryffindor olsa bile. Samara yorgundu diğerleri gibi,gözlerine çöken ağırlık yüzünden kafasını bile kaldıramıyordu masasından.O sıra da dışarıdan hafif duyulan zil sesinin çalışıyla sınıf sevinç çığlıklarına boğuldu.Profesör Coary,eliyle kapıyı işaret ederek ayağa kalktı.Profesör
”Bugünlük bu kadar. Bir daha ki derse bana Godric Gryffindorun hayatını anlatam yarım parşomenlik bir yazı istiyorum. Çıkabilirsiniz.” dedikten sonra herkes beraber ayağa kalktı ve öğrenciler birbirlerine karıştı.Tüm öğrencilerin de derdi şu büyük sınıfın kapısından kendilerini atıp bu ders ortamından kurtulmaktı.Bu yüzden de kapıda birikmiş bir grup karma sınıflar oluşmuştu.Her neyse ki profesöre
"Sihirli günler profesör Coary"diyebilmişti.Diğerlerinin pek böyle deme şansları olmamıştı aslında.Sınıfın boşaldığını ve kapıdaki yoğunluğun azaldığını görür görmez hemen kapıya yönelip sınıftan çıkmayı başardı.Sınıftan çıkar çıkmaz bir yandan da Hogwarts’ın kapılarını aralayıp göl kenarına gitmek istermiş gibi zorluyordu kendisini.Bu ders yorgunluğunu zaten bir tek orada atabilirdi…